Üst üste mesaj bırakınca fitili ateşledi! Zamanda ileri mi gitti, geçmişten mi geldi?

Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Tüm gizem bundan 5 yüzyıl öncesine dayanıyordu. İngiltere’nin Dodleston kentindeki 18. yüzyıldan kalma tuğla bir kır evi olan Meadow Cottage’ın tozlu duvarlarında ortaya çıkan ayak izi her şeyin başlangıcı oldu. Kır evinin banyodan mutfağa giden duvarlarında 6 parmaklı ayak izleri fark edildi. Ayak izlerini fark eden Ken Webster yerel bir okulda ekonomi öğretmeniydi. Tüm gizemi başlatan olay esnasında orada olan 19 yaşındaki kız arkadaşı Debbie ve misafirleri Nicola Bagguley, bunun kötü ve korkunç bir şaka olduğuna inanıyordu. Hepsi de bu kötü şaka için birbirinden şüphelenmişti. Ancak bundan sonra yaşanacak olanlar, hiçbir şeyin şaka olmadığını gösterecekti. Webster ayak izlerinin duvarda olmaması gerektiğini düşünerek, kır evini yenilemek için harekete geçti. Başlarda isteksiz olsa da misafiri Nicola ile ayak izlerinin üzerini boyayla kapattı. Duvar artık eskisinden daha pürüzsüzdü. Ancak ayak izlerinin yok olması gizemin son bulduğu anlamına gelmiyordu!

AYNI DUVARDA YENİ AYAK İZLERİ

Duvardaki ayak izleri 3 arkadaş tarafından fark edildiğinde, takvimler 1985’i gösteriyordu. Webster ve Nicola duvardaki ayak izlerinin kötü bir şaka olduğunu düşünerek kır evini yoğun bakım altına aldı. Bir galon boya ve fırça ayak izlerini silmeye yetti. Ancak her şeyden habersiz gençler ayak izlerinden yalnızca 24 saatliğine kurtulmuştu. Ertesi gün izler geri geldiğinde bu olayın artık kötü bir şaka olmadığına emin oldular. Bu olayı Dodleston mesajları diye adlandıran gençleri yeni gizemler bekliyordu. İlerleyen birkaç günde kır evinde soğuk rüzgârlar, ürkütücü havaya eşlik ediyordu. Webster ve arkadaşları ayak izlerinin yeniden belirdiğini gördüklerinde duvarın bulunduğu noktada ani soğuk bir esinti oluştuğunu da frak etti. Bu esinti aynen kapı açılınca içeri giren biri olduğu hissini veriyordu. Esiniye eşlik eden ayak sesleriyse Webster ve arkadaşlarının korkularını körüklüyordu.

Bir süre sonra bitmek bilmeyen gizemler serisine bir soru işareti daha eklendi. Webster ve arkadaşları kır evinin bazı noktalarında piramit şeklinde düzgünce istiflenmiş kutulardan oluşan kedi maması kuleleri buldu. Ayrıca yerde tıpkı duvardaki 6 parmaklı ayak izleri kadar gizemli başka izler daha buldular.

BİLGİSAYARDA GİZEMLİ MESAJLAR

Webster kısa süre önce kendi okulundan bir bilgisayarı ödünç almıştı. Bu bilgisayarı, gösteri dünyasında yer almak için can atan ve komedi skeçleri yazması için arkadaşı Nicola Bagguely’ye ödünç verdi. İki arkadaş yine her şeyin normal olduğunu düşündükleri bir anda mutfakta bilgisayarı açık bıraktı. Geri döndüklerinde karşılaştıkları manzara karşısında son derece şaşkınlardı. Bilgisayar ekranında onlara bırakılmış bir mesaj vardı. LW imzası olan mesajlar şöyleydi:

“Korkan insanın gördüğü kâbuslar doğrudur. Sessiz dünyanın bedenleri güvendedir. Güzel çiçeğe dön, güneşe dön, çünkü büyüyecek ve ekeceksin. Ancak çiçek çok yükseğe ulaşır ve yanan ışıkta solar. Tuğlalarınızı çıkarın. Kedi, kedi, kedi, kedi şöhret ve servet aramak için Londra’ya gitti. İnancınızı kaybetmemelisiniz çünkü bu sizin kurtarıcınız olacaktır.”

Webster ve Nicola bunun da bir şaka olduğunu düşünseler de artık işler çığırından çıkmıştı. Üstelik bu gizem tek bir mesajla da bitmedi. Webster birkaç gün sonra bilgisayarında bir mesaj daha buldu. Bu kez Lukas adında biri, ışık küresi yardımıyla Webster ile iletişime geçtiğini söylüyordu.

“Birçok kişi adına yazıyorum. Ne kadar tuhaf sözler söylüyorsun ama itiraf etmeliyim ki ben de kötü eğitim aldım. Bazı kekiklerdeki mutasyonların çok net olduğunu düşünüyorum. Çünkü uykumu bozuyorlar. Sen benim evimde hayal ürünü bir kadına sahip olan iyi bir adamsın, üzülmek istemiyorum çünkü ben bir gece mahvolmuşken benimkini aldılar. Hücum binasında ve sen evdeyken pek çok değişiklik gördüm; burası şeytanın yaptığı ışıklar ve pahalı şeylerle dolu, yalnızca arkadaşım Edmund Gray’in ya da bizzat kralın karşılayabileceği uygun bir yer. Evime rüşvet vermek büyük bir çığlıktı.  – LW

Webster ve arkadaşları bu mesajdan kısa süre sonra LW imzasının, Lukas Wainman’ı temsil ettiğini öğrendi. Lukas onlara, Kral VIII. Henry’nin hükümdarlığı sırasında, 1543 ila 1547 yılları arasında Meadow Cottage’ın yani şu an içinde bulundukları kır evinin arazisindeki bir evde yaşadığını söyledi. Bilgisayara gelen mesajlar 1500’lü yıllardan, geçmişten geliyordu. Webster ve arkadaşları bu durumun artık bir zamanda yolculuk vakası olabileceğini düşünüyordu.

‘AİLEM SALGINDA ÖLDÜ’

Mesajları gönderen Lukan çiftçi olduğunu ve evinin çevresinde hayvan beslediğini söylüyordu. Evli olduğunu ancak karısı ve oğlunun 1517’deki veba salgınında öldüğünü açıkladı. Lukas, kendisinin de Oxford Üniversitesi Brasenose Koleji’nde öğrenci olduğunu ve Hollandalı ünlü filozof Erasmus ile üç kez görüştüğünü belirtiyordu.

1517 ila 1570 yılları arasındaki en önemli salgınlar, ortalama üç yılda bir tekr arlayan sıklıkla 1520-1529, 1533-1549 ve 1552-1567’de ortaya çıktı. Salgın Avrupa’da etkili oluyordu. Ölüm oranları da şehrin nüfus artışıyla orantılı şekilde yükseliyordu. Yabancı bir gözlemci olan Ogier Ghiselin de Busbecq, 1554 ila 1562 arasında Habsburgların Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sefiriydi. Salgının en yüksek noktaya ulaştığı dönemde günde bin ila bin 200 kişi hayatını kaybediyordu.

Mesajlaşmaların devamında Lukas’ın kır evinde olup bitenlerin bir kısmını görüp duyabildiği ortaya çıktı. Buna dair en önemli örnek ise Webster’ın bilgisayarın etrafına bıraktığı, Jaguar arabasının resmiydi. Lukas bu fotoğraf hakkında yorum yapıyordu. 1500’lü yıllarda at arabalarıyla yapılan ulaşım eylemi 1900’lü yıllarda petrolle çalışan arabalara dönüşmüştü. Lukas kendi yaşadığı dönemde hiç görmediği bu arabaları şöyle yorumlamıştı: “Arabanın resmini gördüm ama bu çok kaba bir alet çünkü at olmadan fazla uzağa gidemez.”

18 AY BOYUNCA MESAJLAŞTILAR

Webster’ın kız arkadaşı Debbie, bir gün kır evinde yalnızken, öksürme sesleri duymuş ve saçının çekildiğini hissetmişti. Debbie, fiziksel baskı hissettikten sonra birinin kendisini izlediği düşüncesine kapıldı. Aynı gün rüyasında Lukas’ı gördüğünü iddia etti. Rüya gibi bir haldeyken Debbie’nin, birlikte mum yaptıklarını görmüştü. Debbie geçmişte Lukas’la birlikte olabileceğini söylüyordu. Bu bir zaman yolculuğu mu, hayal ürünü mü yoksa gizemli bir reankarnasyon hikayesi mi hiç bilinmedi. Debbie’nin bütün bunları uydurduğu ihtimali de düşünülüyordu.

1985 ve 1986 yıllarında 18 ay boyunca bilgisayara mesajlar gelmeye devam etti. Lukas Wainman, 1985 yılında Meadow Cottage’da kağıt parçalarına yazarak Ken Webster’a mesaj iletmeye başladı. Webster’ın arkadaşı olan öğretmen Peter Trinder, mesajlara baktığında, bunların Tudor Dönemi Erken Modern İngilizcesi olduğunu ve modern bir insanın bilemeyeceği özgün lehçeler ve eski moda kullanımlar olduğunu açıkladı. Lukas Wainman bir süre sonra yazmayı bıraktı. Onun yerine bir başkası Webster’e mesaj göndermeye devam ediyordu. Lukas’ın yerel şerif Sir Thomas Fowleshurst tarafından bu ‘ışık kutusu’ aracılığıyla iletişim kurduğunun ortaya çıkması nedeniyle tutuklandığı ortaya çıktı. Lukas cadılıkla suçlanıyordu. Webster bir süre sonra Lukas’ın serbest bırakıldığını ancak ev hapsine alındığını öğrendi. Lukas, Webster’e, yetkililerin kendisine yapabileceklerinden korktuğunu ancak yine de ışık kutusunu kullanmaya, modern kağıt parçalarına yazmaya ve evin her yerine işaret bırakmaya devam ettiğini söyledi. Lukas’ın onlara adını söylerken dürüst olmadığı da bu yazışmalar sırasında ortaya çıktı. Başta adının Lukas Wainman olduğunu söyleyerek mesajlarını LW imzasıyla iletse de daha sonra asıl adının Thomas Hawarden olduğunu açıkladı. Lukas ya da gerçek adıyla Thomas, Webster’ın neden 1985’te yaşadığını söylediğini anlamadığını yazdı. Şöyle konuştu: “Zamanın 1985 olduğunu söylemiştin, ben de senin de 2109’dan geldiğini sanıyordum.”

TARİH KİTAPLARINDA İSMİ VAR!

Ken Webster ve arkadaşları Thomas’a dair bir iz bulmak umuduyla tarih kitaplarına baktılar ve Lukas’ın kendini açıklamak ve suçlamadan kurtulmak için mahkemede söylediği bir şeyler buldular. Bu sırada Şerif Sir Thomas Fowleshurst, Ken Webster ile iletişim kurmak için ışık kutusunu kendisi kullanmaya başladı. Şerif bulunduğu yılın aslında 1546 olduğunu söylüyordu. Gerçek adının Papa’yı suçlamayı reddettiği için 1538’de Brasenose Koleji’nden atılan Tomas Hawarden veya Harden olduğunu açıklayan Lukas’tan gelen mesajlar devam etti. Ken Webster biraz araştırma yaptı ve Thomas Hawarden’ın 1551’de Gloucestershire’daki Barrington Parva cemaatinin papazı olarak atandığını, 1554’e kadar orada kaldığı bilgisine ulaştı. Ancak Thomas Hawarden benzersiz bir isim değildi. Bahsi geçen Thomas bir isim benzerliği eseri de olabilirdi. O sırada 2109’dan başka bir mesaj geldi. Bu mesaj, Dodleston mesajlarının sonuncusuydu:

“Üçünüzün, yaşamınız boyunca tarihin çehresini değiştirecek bir amacınız olduğunu anlamaya çalışın. Biz, 2109, düşüncelerinizi doğrudan etkilememeliyiz, size kendi kaderinize yer açacak bir tür rehberlik vermeliyiz. Söyleyebileceğimiz tek şey o ne olursa olsun, hepimizin aynı tanrının parçası olduğumuzdur.”

Thomas’ın mesajlarında tüm bu yaşananların çözülmesine anahtar rolü oynayacak bir kitaptan bahsediliyordu. Bu kitabın 2109’da bulunacağı da bilgiler arasındaydı. Ön görülmesi zor olsa da bugün bilinmezliklerle dolu bir gizem olarak kalan Dodleston mesajları olayı, gelecekte bir ‘imkânsızın’ kapılarını aralayabilir mi, bekleyip göreceğiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir